Vasile Bin Eska Kimdir – Doğum Tarihi ve Yeri,Takriben Miladi 605. Yıl. Ölüm Tarihi ve Yeri, Hicri 83. yılda Şam bölgesinde en son vefât eden sahabidir. 83-105 veya 163 yaşlarında vefat ettiği söylenir. hakkında kesin ve açık olarak gerekli bilgi temin edilememiş bir sahabidir.
Baba Adı : Eska’ bin Abdüluzza (Abdullah).
Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 605. Yıl.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 83. yılda Şam bölgesinde en son vefât eden sahabidir. 83-105 veya 163 yaşlarında vefat ettiği söylenir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Fesile, veya Hasile,
Gavzeler : Tebük ve sonraki seferlere katılmıştır.
Muhacir mi Ensar mı : Hicret edemedi.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : 36 veya 56 tane.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Vasile bin Eska’ bin Abdüluzza bin Abdi-yalil bin Naşıb bin Ğiyere bin Sa’d bin Leysi bin Bekir bin Abdümenat bin Kinânetü’l el-Kinâniy el-Leysi dir.
Lakap ve Künyesi : İbn-ü’l-Eska’, Ebû Eska’, Ebû Muhammed, Ebû Hattab, Ebû Şeddad, Ebû Kirsafe gibi…
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Vasile Bin Eska Hayatı
Vasile bin Eska’ın doğum tarihi belli değildir. Ölüm tarihi ise ihtilaflıdır. Nesebi hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bazılarına göre Vasile bin Eska’ bin Ka’b bin Amir beni Leys bin Abdümenattır. Bazılarına göre: İbn-i Eska’ bin Abdullah bin Abdiyaleyl bin Nasib bin Ğayre bin Sa’d bin Leys denilmektedir. Bazılarına göre:Vasile bin Abdullah bin Eska’ denil-mektedir. Asıl isminin Abdullah lakabının ise el-Eska’ olduğunu beyan edenler de vardır.
Vâkidi’ye göre; künyesi; Ebû Karsefe dir. Bazılarına göre ise Ebû Muhammed, veya Ebû Hattab, Ebû Şeddad dır. Buna göre hakkında kesin ve açık olarak gerekli bilgi temin edilememiş bir sahabidir.
İbn-i Hacer’e göre: Vasile bin el-Eska’’ bin Kâ’b bin Amr, Leys bin Abdi Menât kabiles-indendir. Ona, İbnü’l-Eska’’ bin Abdullah, bin Abdi Yâleyl, bin Nâşib, bin Ğiyere, bin Sa’d, bin Leys de denilir. İbn-i Ebû Hayseme, bunu Vasile bin Abdullah bin el-Eska’ diye doğruladı. Dedesine nisbet ediliyordu. Deniliyor ki: el-Eska’ lakabıdır, asıl adı ise Abdullah’dır.
Vâkidi der ki: Künyesi, Ebû Kirsâfe dir. Bir başkası ise onun, Ebû el-Eska’ diye künyelediğini ileri sürer. Bu zâta, Ebû Muhammed de, Ebû el-Hattâb da, Ebû Şeddâd da denilir. Vasile bin Eska’ ismiyle meşhur olmuştur. Vasile bin Eska’ Tebük Seferi’nden önce Müslüman olmuştur. Müslüman oluşunu bizzat kendileri şöyle anlatmaktadır.
Vasile bin Eska’, Resûlullâh (s.a.v)’e Arab kabilelerinden heyetler elçiler gelmekte bulunduğu ve Resûlullâh (s.a.v)’in Tebük Seferi hazırlık-ları ile uğraştığı sırada Medine’ye gelmiş, Mescid de Resûlullâh (s.a.v) ile birlikte sabah namazını kılmıştı. Resûlullâh (s.a.v), sabah namazını kıldır-dıktan sonra ashabına göz gezdirip evine döneceği sırada Vasile yi görünce yadırğadı.
Ona:Sen kimsin diye sordu. Vasile kim olduğunu haber verdi. Resûlullâh (s.a.v): Sen, ne için geldin? Hacetin dileğin nedir diye sordu. Vasile bin Eska’: Allâh ve Sana iman ve bey’at edeyim diye geldim!”dedi. Resûlullâh (s.a.v): Bunu yapmağa gücün yetecek midir?”diye sordu.
Vasile bin Eska’: Evet dedi.
Resûlullâh (s.a.v): Öyle ise benim sevdiğim şeyi sende sevmek, benim sevmediğim şeyi sende sevmemek üzere bana bey’at et buyurdular. Vasile, buna göre bey’at edip ev halkının yanına döndü. Durumu onlara haber verdi. Vasile’nin babası,Vasile’nin haline baktı:Demek sen böyle yaptın ha dedi. Vasile bin Eska’: Evet deyince, babası: Vallâhi seninle hiçbir zaman konuşmuyacağım dedi. Bunun üzerine, Vasile amcasının yanına gitti. Kendisi sırtını güneşe vermiş ısıtıyordu. Ona selâm verdi. Amcası da Vasile’ye: Demek, sen, böyle yaptın ha dedi.
Vasile bin Eska’: Evet deyib amcasına İslamiyeti anlattı. Amcası onu babasından daha makul bir kınayışla kınadı, ve: Bir işte bizden ileri geçmen sana yakışmazdı dedi. Vasile’nin kız kardeşi Vasile’nin söylediklerini dinledi ve yanına varıb onu İslâm selâmıyla selâmladı. Vasile bin Eska’: Ey kız kadeşciğim! Senin, bana, böyle selâm verişinin sebebini pek anlayamadım dedi.
Kız kardeşi: Senin ve amcamın söylediklerini dinledim dedi. Vasile, amcasına anlattığı gibi İslâmiyeti onada anlattı. İslâmiyet onun çok hoşuna gitti, ve hemen Müslüman oldu. Bunun üzerine Vasile: Ey kız kardeşim! Allâh, senin hayrını ve iyiliğini diledi Müslüman oldun. Öyle ise bu kardeşini ğazi cihazıyla cihazlandır. Yani yol hazırlı-ğımı azığımı koy! Çünkü, Resûlullâh (s.a.v) sefere kanatlanmak ğazaya çıkmak üzeredir dedi.
Kız kardeşi Vasile’ye yol azığı olarak kova içinde bir müd undan hamur yoğurdu. Kendisine bunu bir miktar hurma ile birlikte verdi. Vasile azığını alınca Medine ye geldi. Fakat, Resûlullâh (s.a.v)’i iki gün önce Mücahidlerle birlikte Tebük’e doğru hareket etmiş buldu. Geride ancak yolda geride gelmekte olan kafileler kalmıştı. Vasile yi sırtında taşıyacak bir şey bulunmuyordu.
Hemen Kaynuka çarşısına gitti: Beni hayvanına nöbetleşe bindirecek kim var diyerek seslendi. Kendisi yaya olarak yürümeğe dayanamaz bir kimse idi. Kâ’b bin Ucre onu çağırdı: Ben, seni gecede gündüzde nöbetleşe yemede içmede de ortaklaşa olmak üzre hayvanıma bindireyim dedi.
Vasile bin Eska’: Olur dedi.
Kâ’b bin Ucre, Tebüke varıb, Resûlullâh (s.a.v) ile buluşuncaya kadar Vasile’yi hayvanına bindirdi. Vasile (r.a): Allâh, onu hayırla mükafatlandırsın! Beni hayvanına nöbetle ve hatta fazlasıyla bindirir. Kendisiyle yemek yerkende, benim için, elini yemekten kaldırır geri çekerdi!”diyerek iyiliğini anar dururdu.
Vasile bin Eska’, Ashâbı suffedendi.
Vasile bin Eska’ anlatıyor: Ben, Suffe Ehlindendim. Resûlullâh (s.a.v), bir ekmek parçası iste-yerek onu çanağın içinde ufaladı ve üzerine sıcak su döktü. Sonrada yağ katıp iyice karıştırdı. Daha sonra ise onu kaldırarak: Git seninle beraber on kişi getir buyurdu. Onları getirdikten sonra Yeyiniz, üstten değil alttan yeyiniz! Çünkü, bereket üstten aşağı doğru iner buyurdu. Gelenler doyuncaya kadar yediler. Başka kaynaklarda yine: Vasile bin Eska’’dan gelen bir rivâyette şöyledir:
Ben, Suffe Ehlindendim. Arkadaşlarım açlıktan şikayet etmişlerdi bana: Vasile! Resûlullâh (s.a.v)’e git, bize yemek temin etsin dediler Ben, Resûlullâh (s.a.v)’e gelerek: Yâ Resûlallâh! Arkadaşlarım açlıktan şikâyet ediyorlar dedim. Resûlullâh (s.a.v)’de, Hz Âişe’ye: Bir şey var mı diye sordu. O da: Yâ Resûlallâh! Bir parça ekmekten başka bir şey yok dedi. Resûlullâh (s.a.v): Onu getir!”buyurdular. Hz Âişe kab’ı getirdi. Resûlullâh (s.a.v), birde çanak istedi. Ekmek-leri çanağa boşalttı. Sonrada kendi eliyle tirit yapmaya başladı.
Tirit çanağı dolduracak kadar arttı. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v), bana: Vasile! Git, arkadaşlarından on tanesini getir. Fakat, onuncusu sen ol!”buyurdular. Gittim, benimle beraber on arkadaşı getirdim. Resûlullâh (s.a.v): Oturun! Besmele ile başlayın yukarısından değil alt kısmından alın. Çünkü, bereket yukarıdan alt kısma iner buyurdu. Doyuncaya kadar yediler. Sonra kalkıp gittiler. Fakat çanaktaki oldu-ğu gibi duruyordu. Resûlullâh (s.a.v) tekrar kendi eliyle tirit yapmaya başladı. Yine çanak doluncaya kadar tirit yaptı.
Vasile! Git, arkadaşlarından on tanesini getir!”buyurunca gittim on arkadaş daha getirdim. Resûlullâh (s.a.v) onlara: Oturun!”dedi. Oturdular doyuncaya kadar yediler sonrada kalktılar. Resûlullâh (s.a.v) tekrar: Git, ardaşlarından on tanesini daha getir buyurdu.
Gittim on arkadaş daha getirdim. Onlarda öbürleri gibi karınlarını doyurdular. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v): Kimse kaldı mı dedi, Evet on kişi daha var dedim. O zaman: Git onlarıda getir buyurdu. Gittim onlarıda getirdim. Onlara da: Oturun dedi. Oturdular onlarda doyuncaya kadar yedikten sonra kalktılar. Çanaktaki yine olduğu gibi duruyordu. Daha sonra Resûlullâh (s.a.v): Vasile! Bunu, Âişe’ye götür buyurdular.
Vasile bin Eska’ dan:Biz, Ehli Suffe arasında bulunurken Ramazan ayı gelince oruca başladık. İftar vakti bizden her birimizi biat ehlinden bir adam iftar için götürüyordu. Bir akşam hiç kimse gelmedi. O gün bir şey yemeden sabah-ladık. Ertesi gece de gelmedi. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v)’e gittik ve durumu O’na anlattık. Zevcelerinden her birine yanlarında yiyecek olup olmadığını sormak üzere adam gönderdi. Onların hepside yanlarında yiye-cek hiçbir şey bulunmadığına yemin ettiler.
Resûlullâh (s.a.v), onlardan toplanmalarını istedi. Toplandıklarında şöyle dua etti. Allâh’ım, Senin fadlından ve merhametinden istiyorum. Rahmet Senindir. Senden başka kimsenin değildir!” Resûlullâh (s.a.v), daha duasını bitirmemişti ki birisi geldi. Kızarmış bir koyun ve ekmek getirmişti. Resûlullâh (s.a.v) bizim önümüze konma-sını emretti. Bizde doyuncaya kadar yedik.
Resûlullâh (s.a.v) bize: Biz, Allâh’ın lütuf ve rahmetini istemiştik. İşte, Allâh, bize lutfetti Rahmetini de öbür dünyaya bıraktı. Resûlullâh (s.a.v), savaşa çıkacaktı. Ashabına: Ey Muhacirler ve Ensâr! Kardeşlerinizden bir ğrub ne malları ne de kendilerine mal temin edecek aşiretleri var. Sizden herbiriniz onların ikisini üçünü kendi yanına alsın buyurdular.
Birer deveden başka bineğimiz yoktu. Ama nöbetleşe binebilirdik. Ben de onlardan iki üç kişiyi yanıma aldım. Onlarla beraber nöbetleşe nöbetleşe bindim. Vasile bin Eska’ anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v) Tebük Seferi’ne çıkmak için seferberlik ilan etmişti. Bende âileme gidip danıştım, ve sefere katılmaya karar verdim. Resûlullâh (s.a.v)’ın öncü kuvvetleri harekete geçmişti.
Ben Medine de: Beni bineğine alıp savaşa götürene ğanimet hissemi vereceğim diye yüksek sesle ilan etmeye başladım. Bana Ensâr’dan yaşlı bir zat: Ğanimetten alacağın hissen bizim olsun. Bineceğimize nöbetleşe binersin. Yemeğinide bizimle beraber yersin!”dedi.
Ben de: Peki dedim. Haydi, Allâh’ın lütfuyla yürü dedi.
Savaş sonunda ğanimetlerimizi alıncaya kadar bu iyiliksever insanla beraber bulundum. Ğanimetten hisseme birkaç deve düştü. Onları yükleri-mizin bulunduğu yere getirdim. Arkadaşım olan yaşlı zat çadırdan çıkarak develerinden birinin çulunun üzerine oturdu. Sonra, bana: Şu develeri şöyle sür bakalım dedi.
Buna ilave olarak: Develerininde Maşallâh’ı var! Yalnız, bunlar bana vaad etmiş olduğun ğanimettir!”dedi, daha sonra: Yeğenim develerin senin olsun! Bizim, kasdettigimiz şey ğanimetin dışında kalan manevi mükafattı dedi.
Dümmetü’l-Cendel Seferi’ne Vasile bin Eska’ ile Kâ’b bin Ucre de katılmıştı. Vasile, ğanimet mallarından hissesine düşen altı genç ve zinde deveyi sürüb Kâ’b bin Ucre’nın çadırına götürdü: Allâh, seni rahmetiyle esirgesin, yanıma çık! Şu develerine bak ve onları teslim al dedi. Kâ’b bin Ucre dışarı çıktı gülümsüyerek: Allâh, onları sana mübarek kılsın. Ben, senden bir şeyler almak maksadıyla seni deveme bindirmiş değilimdir!”dedi
Yunus bin meysere den: Bir yerden dönüyorduk. Yezid bin Esved’in yanına uğradık. Vasile bin Eska’da oraya geldi. Yezid, Vasile’ye bakınca, Vasile, elini uzattı. Yezid de onun elini tutarak yüzüne ve göğsüne sürdü. Çünkü Vasile Resûlullâh (s.a.v)’e, o ellerle biat etmişti.
Vasile bin Eska’: Ey Yezid! Rabbına karşı zannın nasıldır?”dedi. Yezid: İyidir!”diye cevab verdi. Vasile bin Eska’: O halde, seni müjdelerim. Çünkü ben, Resûlullâh (s.a.v)’ın, Allâh, kulum beni nasıl zannederse, Ben, öyleyim. Hâyır beklerse hâyır gelir. Şer beklerse şer gelir!”buyuruyor dediğini işittim, dedi. Amr el-Leysi der ki: Vasile bin Eska’ın yanındaydık. Yanına bir yoksul geldi. Vasile bir ekmek aldı yanına biraz da para koyarak götürüp ona verdi.
Ben: Yâ Ebâ’l-Eska’! Âilenden bu işi yapacak başka kimse yok mu?” diye sordum. Vasile bin Eska’: Var! Fakat, kim bir şey alıp götürüp yoksula verirse her adımına karşılık bir günahı silinir. Sadakayı fakirin avucuna koyunca da attığı her adıma karşılık on günahı silinir dedi. Mekhul den: Ebû Ezher’le beraber Vasile bin Eska’ın yanına vardık: Yâ Ebâ’l-Eska’! Resûlullâh (s.a.v)’den işittiğin hadisleri bize eksik-siz ve ilavesiz olarak anlatır mısın?”dedik.
Bu gece sizden Kûr’ân okuyan oldu mu diye sordu. Evet! Ama, biz hafız değiliz. Bazen vav veya elif ilave ediyoruz dedik.
Bunca zamandır Kûr’ân elinizde olduğu halde doğru olarak ezber-liyemiyorsunuz. Bir takım ilave ve noksanlar yaptığınızı söylüyorsunuz. Peki biz Resûlullâh (s.a.v)’den duyduğumuz hadisleri nasıl eksiksiz veya noksansız nakledebiliriz? Size bir hadisin manasını nakletmem kafidir!” dedi.
Ebû Ammar anlatıyor: Vasile bin Eska’ (r.a)’ın yanında oturuyordum. Oradakiler Ali (r.a)’ nın adı anılınca ona küfrettiler. Onlar kalkınca, Vasile bin Eska’ bana: Otur! Ali (r.a)’na, küfredenlerin durumu hakkında sana bir şey anlatacağım!”dedi, ve anlattı.
Bir gün, Resûlullâh (s.a.v)’ın yanında oturuyordum. O sırada Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin, geldiler. Hemen Resûlullâh (s.a.v) onların altına abasını serdi. Sonra da şöyle dua etti: Allâh’ım! Ehl-i Beytimi koru! Onları, maddi ve manevi kirlerden temizle!”bunun üzerine ben: Yâ Resulallâh! Benim için de dua et dedim, Seni de dedi.
Vallâhi en çok güvendiğim şey Resûlullâh (s.a.v) işte bu duasıdır!”
Bir başka rivâyette de şöyle denilmektedir: Vasile bin Eska’: Hz.Ali, Resûlullâh (s.a.v)’ın huzuruna girmişti. Resûlullâh (s.a.v) bir yaygı açtı. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin, Allâh onların hepsinden razı olsun. Yayğı üzerine oturdular. Resûlullâh (s.a.v)’de elbisesini katlayıp onun üzerine oturdu.
Allâh’ım! Benim, onlardan razı olduğum gibi, sen de razı ol!” Vasile bin Eska’, fakir olduğundan ve âilesinden de uzak olduğundan Ashab-ı Suffa’ya dahil olmuştur. Böylece Resûlullâh (s.a.v)’ın yanında kalarak ondan oldukça fazla hadis öğrenme imkanına sahib olmuştur.
Vasile bin Eska’, Vedâ Haccı’nda bulunduktan sonra Medine’ye geri dönmüş ve Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatını görmüştür. Birinci halife Hz.Ebû Bekr devrinde ise Suriye futuhatına iştirak etmek üzere Suriye taraflarına gitmiştir. Şam’ın ve Humus’un fethinde bizzat bulunmuştur.
Şam’ın fethinden sonra uzun müddet Şam’da ikamet etmiştir. Daha sonra Küdus’e giderek oraya yerleşti. Vefatından birkaç yıl önce tekrar Şam’a dönerek burada ikamet etmeye başladı.
Bir rivâyete göre: Emevi Meliki Abdülmelik zamanında diğer rivâyete göre Hicri 65- 78- 83- veya 85 yıllarında, yine bir rivâyete göre: 98 veya 86 yaşlarında iken Şam’daki sahabelerin sonuncusu olarak vefat etmiştir. Kabri Şam dadır.
Vasila bin Eska’dan ancak 56 tane hadis rivayet edilmiştir. Kendisini: Hadis rivayet ediniz denildiği zaman: Bunca zamandır Kûr’ân elinizde olduğu halde doğru olarak ezber-liyemiyorsunuz. Bir takım noksanlıklar yağtığınızı söylüyorsunuz. Peki bir de Resûlullâh (s.a.v)’den duyduğumuz hadisleri nasıl eksiksiz veya noksan nakledebiliriz. Size bir hadisin manasını nakletmem kâfidir!”demiştir.
İbn-i Hacer el-Askalani de şöyle nakleder. Vasile bin Eska’, Tebük’ten önce Müslüman oldu. Tebük’te bulundu. Resûlullâh’dan rivâyette bulundu. Ebû Mersed, Ebû Hüreyre, Ümmü Seleme’den de rivâyet etti. Kendisinden şu kimseler rivâyet ettiler: Kızı Fesile veya Hasile de denilir. Ebû İdris el-Havlâni, Şeddâd Ebû Ammâr, Bişr bin Ubeydullah, Mekhûl, Ma’rûf, Ebû el-Hattâb ve kimileri.
İbn-i Sa’d şöyle dedi: Suffe ehlindendir. Sonra Şam’a yerleşti. Ebû Hatim der ki:Dımaşk, Humus ve diğer yerlerin fethinde bulundu!” İbn-i Sümey’ der ki: Abdülmelik’in hilâfeti devrinde öldü!”
İsmâil bin Ayyaş: Vasile bin Eska’ (r.a)’ın vefât tarihi Said bin Hâlid’den naklen Hicri 83 yılı olarak kaydetti. Ayrıca şunu da ekledi: Öldüğü zaman yüz altmış beş yaşındaydı Ebû Müshir ve bir başkası da şöyle der: Hicri 85.yılda öldü, Vâkidi, bu tarihi ileri sürdü ve şunu da ekledi: Vasile bin Eska’ öldüğü zaman 78 yaşındaydı. Sahabiden Şam’da ölen en son kişi odur.
Vasile bin Eska’ (r.a), Resûlullâh (s.a.v) ile birlikte sadece Tebük Seferine katılmıştır. Kendisi Ehl-i Suffe’dendir. Resûlullâh (s.a.v)’den otuz altı hadis-i şerif rivâyet etmiştir. Buhâri ve Müslim’de ayrı ayrı iki rivâyeti vardır. Hicri 85 senesinde 105 yaşlarında vefat etmiştir.
El-Menhel’de Hicri 83 yılında 78 yaşında vefat ettiği söylenmekte ise de, önceki tarih daha sıhhatlidir. Eğer bu tarih el-Menhel’in dediği gibi olsa idi, Resûlullâh’ın vefatında 5-6 yaşlarında olması icab ederdi bu yaş ise, ne sefere çıkmaya ne de hadis rivâyet etmeye uyğundur.