Sahabe Abdullah Bin Zeyd Bin Asım Kimdir Takriben Miladi 609 da Medine’de doğdu. Hicri 63. Miladi 683. yılda Hârre Vak’ası’n- da şehid oldu. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bâki’de dir.
Baba Adı : Zeyd bin Âsım.
Anne Adı : Ümmü Ümare Nesibe bint-i Kâ’b bin Amr bin Avf bin Mezbul’dur.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 609 da Medine’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 63. Miladi 683. yılda Hârre Vak’ası’n- da şehid oldu. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bâki’de dir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Ümmü Sâbit bint-i Sehl, Ümmü veledleri…
Oğulları : Ali, Hâllad, Umeyr, ve Ebu Hasan.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bedir, Uhud, Hendek, Beni Kurayza Seferi, Hayber, Mekke fethi, Huneyn, Tâif, Tebuk, Yemame, gibi savaşlar.
Muhacir mi Ensar mı : Medineli Ensar’dan dır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : 48 tane.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Abdullah bin Zeyd bin Âsım bin Kâ’b bin Amr bin Avf bin Mebzul bin Amr bin Ganm bin Mazin bin Neccariy el-Ensâriy el-Hazreci sonra Mazini dir.
Lakap ve Künyesi : Ebû Muhammed, Ebû Ali.
Kimlerle Akraba idi : Hâbib bin Zeyd (r.a)’in kardeşi, ve Ümmü Ümera Nesibe hatunun oğludur.
Abdullah Bin Zeyd Bin Asım Hayatı
İslâm Tarihin’de Adı ve lakabı Abdullah bin Zeyd, olan meşhur dört tane sahâbe vardır. Bunlar sırasıyla: 1- Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe Müezzini Resûlullâh (s.a.v). 2- Abdullah bin Zeyd el-Cüheni. 3-Abdullah bin Zeyd bin Amr bin Mazin. 4-Abdullah bin Zeyd bin Âsım. Ümmü Ümera Nesibe hatunun oğlu.
Bizim burada anlatmaya çalışacağımız Abdullah bin Zeyd bin Âsım takriben Miladi 609 yılında Medine’de doğmuştur. Babası, Sahabe’den olan. Zeyd bin Âsım, Annesi ise; yine İslâm tarihine şan veren mübarek kadınlardan olan Ümmü Ümera Nesibe bint-i Kâ’b hatundur. Kardeşi ise; Yalancı peyğamber Müseylemetü’l-Kezzab tarafından şehid edilen Habib bin Zeyd, bin Âsım’dır. Abdullah bin Zeyd bin Âsım (r.a), işte böyle şerefli bir Âile’den ve böyle bir ana ve böyle bir babanın iki oğlundan biridir. Kendisine bu sebeble İbn-i Ümmü Ümera dendi, ve bununla da şöhret buldu.
Hicretten hemen sonra Müslüman olmuştur. Zira, Annesi Ümmü Ümera Nesibe hatun Akabe bey’atında bulunmuş muhterem bir kadın idi. Hicretten sonra ilk savaş olan Bedir Savaşı’na katılarak Ashab-ı Bedir’-den olma şerefine nail olmuştur. Daha sonra Uhud, Savaşı’nda annesi Nesibe hatun ile beraber. Resûlullâh (s.a.v)’ı yakından savunarak O’nun takdirini kazanmıştır. Abdullah (r.a), ve onun âilesinin Uhud Savaş’ında gösterdikleri kahramanlık dolayısiyle Resûlullâh (s.a.v), bu âilenin kendi-sine cennette komşu olması niyazı ile dua etmekle mükafaatlandırmıştır.
Abdullah bin Zeyd bin Âsım (r.a), kendi evine misafir olarak gelen Resûlullâh (s.a.v)’ın burada abdest alıb namaz kılmasıyla O’nun abdest alma şeklini yakından görerek rivayet etmiş ve bu rivayetiyle de şöhret kazanmıştır. Abdest alma sırasında Resûlullâh’ın kulaklarını meshettiği, Abdullah bin Zeyd’ın rivayetinden öğrenilmiştir. Sahiheyn’de Buhari ve Müslim’de kırk sekiz hadisi bulunan Abdullah (r.a)’dan kardeşinin oğlu Abbâd bin Temim, ayrıca Said bin Müseyyeb ve Yahya bin Ümâre gibi muhaddisler hadis rivayet etmiştir.
Abdullah bin Zeyd bin Âsım (r.a) Resûlullâh (s.a.v) ile Hendek, Beni kurayza, Hudeybiye, Hayber, Mekke fethi, Huneyn, Taif, Ğazvelere iştirak etmiştir.
Abdullah bin Zeyd bin Âsım dedi ki:
Allâh, Resûlüne, Huneyn günü fey’ ğanimet nasib edince ğanimet-leri insanlar arasındaki müellefetü’l-Kulub arasında paylaştırdı. Ensâr’a hiçbir şey vermediler. Diğerlerine isabet eden pay kendilerine de isabet etmediğinden ötürü içten içe rahatsız olmuş gibi idiler. Resûlullâh (s.a.v) onlara bir hutbe irad ederek şöyle dedi: Ey Ensâr topluluğu! Ben sizi yolunuzu şaşırmış bulub da benim sayemde, Allâh sizi hidayete iletmedi mi? Sizler tefrika içinde iken benim ile Allâh sizi bir araya getirmedi mi? Fakir iken benimle Allâh sizi zengin kılmadı mı?”dedi.
Resûlullâh (s.a.v) her bir şey dedikçe, onlar: Allâh ve Resûlünün lütufları daha çoktur diyorlardı. Resûlullâh (s.a.v): Resûlullâh’a cevab vermenize engel olan ne?”diye sordu. Abdullah bin Zeyd dedi ki: O bir şey dedikçe onlar: Allâh ve Resûlünün lütfu daha çoktur diyorlardı. Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurdu: Dileseydiniz şöyle diyebilirdiniz: en, bize şu halde geldin
Şimdi söyleyin insanlar koyunları ve develeri alıp giderken sizler Resûlullâh ile birlikte evlerinize dönmeye razı değil misiniz? Eğer hicret olmasaydı, andolsun Ensâr’dan bir kişi olurdum. Eğer bütün insanlar bir vadi den ya da dağ yolundan gidecek olsalar şübhesiz ben de Ensâr’ın git-tiği vadiden ve dağ yolundan giderdim. Ensâr doğrudan vücudun üstüne giyilen elbisedir. Diğer insanlar ise onun üstüne giyilenlerdir. Şübhesiz sizler benden sonra sizlere başkalarının tercih edildiğini göreceksiniz. Havz üzerinde benimle karşılaşıncaya kadar sabrediniz!”dedi. 1
Abdullah bin Zeyd, Tebük, gibi bir çok savaş ve seferlere iştirak eden bir kişidir. Vedâ Haccı’na varıncaya kadar. Resûlullâh’ın yanında yerini almış en sonunda da Resûlullâh’ın vefatını görmüştür.
Hz.Ebu Bekr, zamanında meydana gelen irtidat olaylarında yalancı Peygamber Müseylimetü’l-Kezzab’a karşı Yemame Savaşları’nda kahra-manca savaşmıştı. Bu savaşın bir özelliği de daha önce Müseylimeye elçi olarak gelip ve acımasız bir şekilde işkencelerle şehid edilen kardeşi Habib bin Zeyd’in bir nevi intikamını da almıştı.
Olayın teferruatı şöyleki
Habib bin Zeyd (r.a) Resûlullâh (s.a.v)’in kudsi mesajını ulaştırmak için Yemame diyarlarına gitti. Müseylime’ye Resûlullâh (s.a.v)’ın ikaz ihtiva eden mektubunu verdi. Müseylime mektubu okuduktan sonra çok hiddetlendi. Yüzü kıpkırmızı kesildi. Yalancı gözlerinden kin ve nefret akıyordu. Bütün intikamını sanki Habib bin Zeyd’den almak istiyordu.
Askerlerinden Habib bin Zeyd (r.a)’in en kısa zamanda ellerinin ve ayaklarının bağlanarak yanına getirilmesini istedi. Bütün kavmini bir araya topladı. Resûlullâh (s.a.v)’in kahraman elçisi, Habib bin Zeyd’de getirildi. Vücudunda ve yüzünde işkence izleri, vardı. Habib zincirlerle bağlı idi. Fakat, onda endişe ve tereddüdün izi bile yoktu.
Habib (r.a)’ı topluluğun ortasına getirdiler. Başı dik ve izzetli idi. Allâh’a inandığı için müşriklerin zahirdeki güç ve kudretlerinin ona göre hiçbir ehemmiyeti yoktu. Müseylime yapılanlardan tek tek hesab sormaya başladı. Bir yandan ona en ağır işkenceler yapılıyor, diğer yandan da onu imanından vazgeçirmek için çalışıyorlardı.
Müseylimetü’l-Kezzab sordu: Sen, Muhammed’in Peygamber olduğuna inanıyor musun?”dedi Evet!”dedi. Habib bin Zeyd, Resûlullâh (s.a.v)’e inandığını haykırdı. Müseylime bu defa daha da ileri giderek,
Benim peyğamber olduğuma inanıyor musun dedi. Habib bin Zeyd Hayır Diyerek kesin bir dille suali geri çevirdi. Onun tehditlerine hiçbir ehemmiyet vermedi. Müseyleme Tekrar sorduğunda Habib (r.a) onunla alay edercesine: Kulağımda biraz ağırlık var, duyamuyorum!”dedi.
Müseylime daha çok kızdı. Habib (r.a)’in parça parça kesilmesini emretti. Cellatlarını çağırdı. Habib bin Zeyd’i hunharca öldürdü. Mübarek vücudundan kanlar akarken, kâfirlerin yüzüne Kelime-i Şehadeti haykırı-yordu. Ruhunu Cenab-ı Hakka teslim ederken dudaklarında Resûlullâh’ın mübarek ismini terennüm ediyordu.
Bu haber annesi Nesibe’ye ulaşınca, kahraman anne şöyle demişti: Oğlumu böyle bir gün için yetiştirdim. Onun yüce Allâh katında şehidler zümresine dahil olduğuna inanıyorum!
Halife Hz.Ebû Bekr Müseylime’nin fitnesini ortadan kaldırmak için bir ordu teşkil etti. Bu orduda şehid Habib bin Zeyd’in annesi Nesibe Hatun (r.a)’da ve kahraman oğlu Abdullah bin Zeyd’de bulunuyordu. Bu zorlu savaşlar sırasında Abdullah bin Zeyd (r.a) savaş boyunca yalancı Peyğamber Müseylimetü’l-Kezzâbı kollayıb gözetlemeye başladı. Nihayet bu fırsatı, Allâh ona verdi.
Müseylimenin üzerine hücüm eden Hz.Hamza’yı şehid eden Vahşi bin Harb, onu bir mızrakla vurunca, Abdullah bin Zeyd’de hemen yetişib onun başını kesti. Annesi Nesibe Hatun’un gözlerini aydın kıldı. Oğlu Habib (r.a)’in katili Müseylimetü’l-Kezzab’ın Müslümanların kılıçları ile öldürüldüğünü gözleriyle bizzat gördü.
Abdullah bin Zeyd (r.a) Hulefai Raşidin dönemlerinde bir çok fetıh ve savaşlara katılıb başarılarını sürdürmüştür. Ancak yıllar sonra hilafetin saltanata dönüştüğü zamanlarda ise, kendileri iyice yaşlanmış Medine’de ikamet etmeye başlamıştı.
O sıralarda Emevi sultanı Yezid bin Muaviye Medinelilerden biat istiyordu. Kendisi ve bazı sahabeler bu biattan şiddetle kaçındılar. Bunu duyan Yezid bin Muaviye, Medine üzerine ordular göndererek tarihin en utanç verici olayını maalesef Müslümanlara yaşatmıştı. Medineliler, kendi aralarında Meleklerin yıkadığı Uhud şehidi Hanzale bin Ebû Amr’ın oğlu Abdullah bin Hanzale’yi başkan seçib ona biat ettiler. Kendisine de:
Biat et!”dediler. O da: Ne üzerine biat edeceğim? Ölüm üzerine!”denilince. Abdullah bin Zeyd bin Âsım: Resûlullâh (s.a.v)’den sonra kimseye bu şartlarda biat etmem!” diyerek biatı reddetti.