Sahabe Abdullah Bin Zem’a Takriben 618 yılında Mekke de doğdu. Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 63. Miladi 683 yılında 65 yaşlarında Harre Vak’ası’nda şehid edildi. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bakidedir.
Baba Adı : Zem’a bin Esved.
Anne Adı : Kureybe el-Kübra bint-i Ebi Ümeyye bin Muğire. Bu kadın Ümmü Seleme (r.a) Annemiz’in bacısı’dır.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben 618 yılında Mekke de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 63. Miladi 683 yılında 65 yaşlarında Harre Vak’ası’nda şehid edildi. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bakidedir.
Fiziki Yapısı : Orta boylu, yakışıklı biriydi.
Eşleri : Zeyneb bint-i Ebû Seleme ve ümmü veledi..
Oğulları : Abdurrahman, Ebû Seleme, Ebû Ubeyde, Kesir, Yezid, Vehb; bunlar Harre Vak’ası’nda şehid oldu. Ve Halid
Kızları : Kureybe, Ümmü Seleme, Ümmü Külsüm.
Gavzeler : Harre Vak’ası’na katılmıştır.
Muhacir mi Ensar mı : Mekke, Medine, Muhacir’dir.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : 3 tane, fazla rivayetinin olduğu da söylenir.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Abdullah bin Zem’a bin Esved bin Muttalib bin Esed bin Abdüluzza bin Kusay el-Kureyşiy el-Esedi’dır.
Lakap ve Künyesi : Ebû Yezid.
Kimlerle Akraba idi : Ümmü Seleme (r.a) Annemiz’in bacısının oğlu, sahabe den Yezid ve Vehb bin Zem’a’nın da kardeşleridir.
Abdullah Bin Zem’a Hayatı
Kureyş’ın eşrafından olan Abdullah bin Zema (r.a), Mekke doğumlu olub muhacirdir. Takriben Miladi 618 yıllarında doğdu Kabile neseb ve soyu ise şöyledir: Abdullah bin Zem’a bin Esved bin Muttalib bin Esed bin Abdüluzza bin Kusay el-Kureyşi el-Esedi’dır. Dedesi Esved, çok azılı biri müşrik idi. Resûlullâh (s.a.v) ile dalğa geçerdi. Babası, Zem’a bin Esved ise: Hicretten önce Mekke’de Müslüman olamadan küfür üzerine ölmüştür. Üç tane erkek kardeşi vardı, bunlardan, Hâris bin Zem’a, Bedir Savaşı’nda küfür saflarında öldürüldü. Diğer kardeşleri; Yezid bin Zem’a, İslâm’ın ilk günlerinde, Vehb bin Zem’a ise; Mekke’nin fethi sırasında iman etti. Yezid bin Zem’a (r.a), Taif Seferi sırasında şehid oldu.
Abdullah Bin Zem’a Annesi
Annesi; Kureybe el-Kübra bint-i Ebi Ümeyye bin Muğire’dir. Bu kadın ise; Ümmü Seleme Annemiz’in kız kardeşi’dır. Dolaysıyla, Ümmü Seleme Annemizin yeğeni ve damadları olurdu.
Bazı eserlerde; Abdullah bin Zem’a’nın Mü’minlerin annesi Sevde bint-i Zem’a (r.a)’nın erkek kardeşi olduğu söylenirse de; Neseb ve soy silsilesine dikkatle bakıldığında Sevde bint-i Zem’a (r.a) annemizin soyu: Sevde bint-i Zem’a bin Kays bin Abdişems bin Abdivüdd bin Nasr bin Mâlik bin Hısl bin Amr bin Lüeyy el-Kureyşiyyetü’l Âmiriyye’dir. Bu göstermektedir ki, onlar neseb kardeşi değil, belki de din kardeşidirler. Doğrusu; Abdullah bin Zem’a, Ümmü Seleme (r.a) annemizin bacısı Kureybe el-Kübra’nın oğlu yani yeğenidir. Hz.Hadice’nın babası Huveylid onun babasının amcası olmaktadır.
Abdullah bin Zem’a (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’ın Ümmü Seleme’den taraf kızı, ve kendisinin üvey kızı “Bediü’l-Cemal” lakabıyla meşhur olan Zeyneb bint-i Ebû Seleme’nin de kocasıdır. Abdullah bin Zem’a (r.a), bu cihetle de, Resûlullâh (s.a.v)’ın damatları olurdu. Resûlullâh (s.a.v) vefat ederlerken Abdullah’ın 15 yaşlarında olduğu söylenir.
Abdullah bin Zem’a (r.a)’ın âilesi ve özellikle de babası Zem’a bin Esved İslâm’a düşmanlıkta zirvelerde olan isimlerden biriydi. Tıpkı dedesi Esved bin Muttalib gibi. Hatta kaynaklarımız Hicr Sûresi’nin 95. âyetinde: O alaycılara karşı muhakkak ki biz sana yeteriz!”
İfadesindeki alaycılardan birisinin de Abdullah’ın babası olduğunu söyler. Dedesi de aynı minval üzere olan bir kişiydi. Abdullah bin Zem’a ise, böyle bir âile yapısına rağmen Müslüman olmuş ve ve hayatının sonu-na kadar da iman yolunda yürümüştür. Kardeşi Yezid bin Zem’a (r.a) ise; İslâm’ın ilk günlerinde iman etmiş ve daha sonra Taif Seferi’nde şehid olmuştu. Diğer kardeşi Vehb bin Zem’a ise; Mekke Fethi sırasında iman etmiş önemli bir sahabidir.
Abdullah bin Zem’a (r.a)’ın hayatı hakkında bize ulaşan sadece şu hadisedir. Kendisi bunu kısaca şöyle anlatır:Resulullah (s.a.v)’in son vefat hastalığı şiddetlendiği sırada bir ğrub Müslüman ile birlikte bende yanında idim. Bilâl (r.a), Resûlullâh’ı namaza çağırdı. Resûlullâh (s.a.v)’de:Cemâate namaz kıldıracak birini çağırın!”buyurdular.
Hemen dışarı çıktım. Baktım, cemaat arasında Hz.Ömer (r.a) vardı. Ebû Bekr (r.a) ise, ortalarda görünmüyordu.Bunun üzerine Hz.Ömer ayağı kalktı ben de tekbir alınca Resûlullâh (s.a.v), Hz.Ömer’in gür sesini işitti:Ebû Bekr nerede?! Allah ve Müslümanlar buna razı değil!”dedi.
Sonrada Ebû Bekr (r.a)’e haber gönderdi. Ebû Bekr (r.a), Ömer (r.a), namazı kıldırdıktan sonra geldi. Cemaate namazı Ebû Bekr (r.a) kıldırdı. Namazdan sonra, Ömer (r.a) bana:Yazıklar olsun sana! Sen ne yaptın, ey Zem’a’nın oğlu? Vallâhi Namaz kıldırmamı söylediğin zaman bunu bana Resûlullâh’ın emrettiğini zannetmiştim, Eğer böyle olduğunu bilseydim namazı kılmazdım!”dedi.
Ben de:Gerçekten, bana Resûlullâh (s.a.v), böyle emretmemişti. Ama, ben Ebû Bekr’i göremedim. Baktım, cemâat arasında imamete en layık kişi olarak seni gördüm!”dedim.
Yine, Abdullah bin Zem’a’dan.
Resûlullâh (s.a.v), Ömer (r.a)’ın sesini işitince başını odasının kapısından dışarı çıkartarak kızgın bir şekilde:Hayır. Hayır! İbn-i Ebi Kuhafe’den başkası İmamete geçmesin!” buyurdular. Abdullâh bin Zem’a (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatlarından sonra, teyzesi Ümmü Seleme’nin kızı Zeyneb bint-i Ebû Seleme ile evlendi.
Zeyneb bint-i Ebû Seleme (r.a) Resûlullâh (s.a.v)’in gözetimi ve duâlarıyla başka bir deyimle Hane-i Sâadet havasında büyümüş, zamanının kadınları arasında fıkıh meselelerini en iyi bilenlerdendi. Annesi’nin terbiyesi ve fedakârlığı adeta ona yansımıştı. İlme olan düşkünlüğü, mese-lelere karşı getirdiği isabetli yorumları ve dirayeti ile öne çıkan bir İslâm hanım efendisiydi.
Zeyneb (r.a), ilmi dirayeti ile ve özellikle fıkıh konu-sundaki fetvaları ile Medine’de parmakla gösterilen hanımlardan biri idi. Onun nasıl bir konuma geldiğini, Bekr bin Abdullah, el-Münziri’nin şu sözünden daha iyi anlıyoruz:Biz ne zaman Medine’nin fakih hanımlarının adını saysak, en başta Zeyneb bint-i Ebû Seleme’nin adını hatırlardık,
Zeyneb (r.a) validemiz daha beş altı yaşlarında bir çocuk iken üvey babası Resûlullâh (s.a.v) ile olan bir hatırasını bize nakleder: Resûlullâh (s.a.v), bir gün Ümmü Seleme (r.a) validemizin odasında yıkanmaktadır. O anda Ümmü Seleme, kızı Zeyneb’e, Resûlullâh (s.a.v)-’ın yanına girmesini istemiştir. Küçük Zeyneb, Resûlullâh (s.a.v)’ın yanı-na girince, Resûlullâh (s.a.v) onun yüzüne eliyle su serperek onunla şaka-laşmıştır.
Suyun değdiği yerler parıl parıl ederdi. Bunu bilenler der ki:Zeyneb yaşlandığında bile yüzü hep genç kalmıştır!
Bu yüzden ona “Bediü’l-Cemâl” denilirdi. Uzun zaman yaşamasına ve yaşlanmasına rağmen Zeyneb’in yüzündeki bu Nebevi parıltılar hiç gitmedi ve hiç eksilmedi. Zeyneb (r.a), Abdullah bin Zem’a bin Esved el-Esedi ile evliydi. Bu evlilikten Abdurrahman,Yezid, Kesir, Ebû Seleme, Ebû Ubeyde ve Vehb adında altı tane oğulları, Kureybe, Ümmü Seleme ve Ümmü Külsüm adlarında üç tane kızları dünyaya gelmiştir.
Kızlarından Ümmü Külsüm (r.a), Zübeyr bin Âvvam (r.a)’ın oğlu, Hamza bin Zübeyr ile evlenmiştir. Zeyneb (r.a), devrinin en fakihe kadın-ları arasında olub sayısız talebe yetiştirmiştir. Kendisinden yedi tane hadis-i şerif nakledilmiştir. Kendisindende oğlu Ubeyde, Muhammed bin Atâ, Urve bin Zübeyr, Ebû Seleme bin Abdurrahman ve başkaları rivayet etmişlerdir.
Abdullah bin Zem’a (r.a)’ın İlme düşkünlüğü, hafızasının iyi olması ve dirayet sahibi olması ile bilinirdi. Orta boylu, yakışıklı biriydi. Hicri 63. Miladi 683 yılının Ağustos ayında meydana gelen, Harre Vak’ası sırasında, Şam yönetimi lideri Yezid bin Muâviye’nin cani askerleri tarafından 65 yaşlarında iken cani bir şekilde katledilerek şehid edildi.
Abdullah bin Zem’a (r.a) ve oğulları, Zeyneb bint-i Ebû Seleme (r.a)’nın gözlerinin önünde çok feci bir şekilde öldürüldüğü belirtilir. Ebû Ömer bu hususta çok düşündürücü bir şey söyler ve der ki: Harre’de öldürülen oğlu Yezid beş yaşlarındaydı!
Harre Vak’ası: Hicri 63. Miladi 663 yılları arasında meydana gelen Abdullah İbn-i Zübeyr ile Yezid İbn-i Muâviye’nin cani askerleri arasında geçen ve İslâm tarihinin en acı acımasız ve kanlı sayfalarından bir olan bu savaşta yüzlerce sahabe ve sahabe çocukları, tabii’ler katledilib, Medine Şehri yağmalanarak, mal, mülk, can, ve namus emniyeti de dahil, herşey mübah ilan edildi.
Öyleki mevsim yaz ve havanın çok sıcak olmasından dolayı cesedler kokuşmasın diye şehid cenazeleri yıkanmadan kefenlenmeden, toplu bir halde Cennetü’l-Baki Kabristanlığı’nda hazırlanan büyükçe bir mezara toplu olarak defnedildiler.
Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.